8 Ekim 2018 Pazartesi

Arabayla Balkan Turu (7 ülke)

Değerli ziyaretçiler, yeni yazıma öncelikle sizlerden özür dileyerek başlıyorum. Çok ihmal ettim bloğumu biliyorum ama emin olun şartlar yazmak için pek müsait olmadı. Yazılara ara verdiğim iki yıl boyunca çok miktarda küçük çaplı geziler yaptım, çok güzel yerler gördüm ama bunları yazıya dökme fırsatı bulamadım. Başladığım kimi yazılar ise yarım kaldı. Bu yaz ise gezilerimin doruk noktaya ulaştığı bir sene oldu. Dile kolay 2018 yazı arabamla 10.000 km'yi gördüm. Bunlardan ilki Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'yu içeren 3000 km'lik birinci gezi, diğeri ise sınır kapısından itibaren yine 3000 km'lik ve 7 ülkeyi içeren Balkanlar turu oldu. Geri kalan mesafeler ise küçük çapta geziler ve diğer ulaşım mesafelerini içeriyor. 



Farkındaysanız anlatıma ikinci geziden başlıyorum 😊 Çünkü Balkan gezisi uzun yıllardır planladığım ve hazırlık yaptığım bir gezi idi. Ayrıca çok güzel bir gezi oldu 😉 Birinciden başlarsam belki ikinciye enerjim kalmaz diye düşündüm ve en önemli planı içeren bu yazıyı yazmaya karar verdim. 


Biraz önce söylediğim gibi Balkan gezisinin iki yıllık bir mazisi var. Daha önce planlamış ama çeşitli nedenlerle uygulama imkanı bulamamıştım, bu sene nasip oldu. Aslında ilk gezi biraz bonustu; Aydın'dan eşimin memleketi Ordu'ya giderken geze geze gidelim dedik, yolu biraz fazla uzattık. Birinci gezinin yorgunluğunu tam atmamamıza rağmen biraz da eşimin iteklemesiyle Balkan gezisini gerçekleştirdik. Ama gerçek olan şu ki çoook yorulduk. Bir sene içinde iki kapsamlı gezi gerçekten yorucu oluyor. Seneye tatil planımı şimdiden yaptım bile; deniz kenarına çadırımı kuracağım, bol bol yatacağım 😀


Evet yavaştan plana başlayalım. Bu gezi 7 ülkeyi içeren, İpsala sınır kapısından giriş-çıkış 3000 km'yi biraz aşan yolları içeriyor. Siz isterseniz ülke sayısını 8'e de çıkarabilirsiniz. Ayrıntıları birazdan anlatacağım. Herkesin hayali yurtdışını gezmektir ama iş arabayla gezmek olunca biraz daha planlar değişiyor. Ben daha önce İngiltere'de beş yıl yaşamama ve çokça yurtdışı gezisi yapmama rağmen arabayla çıkacağım için bir heyecan ve tedirginlik yaşadım. Bu konuda çokça internette araştırma yaptım ve blog yazısı okudum. Gezi bittikten sonra şunu diyebilirim ki hiç stres ve heyecan yapmaya gerek yok. Sınır kapısından çıktıktan sonra yarım saat sonra o heyecan geçiyor ve ilk günden sonra Türkiye'de araba kullanmaktan bir farkı kalmıyor. İnsanı en çok tedirgin eden durumların başında trafik kurallarını ihlal eder miyim ve park yeri gibi sorunlarla nasıl başa çıkacağı kalıyor. Bunları da trafik akışını ve diğer arabaları izleyerek kısa zamanda uyum sağlıyorsunuz. Çünkü gerçekten de ülke değiştikçe kimi trafik alışkanlıkları ve uygulamaları küçük farklılıklar gösterebiliyor. Bunları da yeri geldikçe anlatacağım.


Size öncelikle kısaca gezi rotamı açıklayayım, sonra ayrıntılara geçeriz.


7 ülkeyi içeren rotamız; "İpsala Sınır Kapısı > Yunanistan > Makedonya > Arnavutluk > Karadağ > Bosna Hersek > Hırvatistan > Bosna Hersek > Sırbistan > Makedonya >Yunanistan > İpsala Sınır Kapısı" şekinde oldu. 


Eğer siz plana 8. ülkeyi de eklemek isterseniz rotanız ; "İpsala Sınır Kapısı > Yunanistan > Makedonya > Arnavutluk > Karadağ > Bona Hersek > Hırvatistan > Bosna Hersek > Sırbistan > Makedonya > Bulgaristan > Kapıkule Sınır Kapısı" şekinde olmalı. Benim alternatif gezi planlarım arasında bu da vardı ama çeşitli sebeplerle Bulgaristan'ı rotadan çıkardım. Sebeplerini yine yazımın ilerleyen bölümlerinde göreceksiniz.



  • Yunanistan(Dedeağaç - Makri - Dikella - Gümülcüne - Kavala - Selanik) 
  • Makedonya (Manastır - Ohrid)
  • Arnavutluk (Tiran)
  • Karadağ (Ülgün - Bar - Stevi Stefan- Budva - Kotor)
  • Bosna Hersek (Trebinje)
  • Hırvatistan (Dubrovnik)
  • Bosna Hersek (Poçiteli - Blagaj - Mostar - Soraybosna)
  • Sırbistan (Belgrad - Niş)
  • Makedonya (Üsküp)
  • (alternatif rota) Bulgaristan (Sofya - Filibe)
Ben gezi planımı anlatayım siz memnun kalırsanız, ister ufak değişiklikle ister de birebir uygulayabilirsiniz. Ama öncelikle gezi öncesi hazırlıklar; 👇👇👇

İlk sırada tabii ki arabanızın bakımı geliyor. Gezi esnasında kimse arabası ile ilgili bir sorunla uğraşmak istemez 😉 Sonrasında zorunlu olarak yaptırmanız gereken uluslararası sigorta(yeşil kart) gerekiyor. Bu sigorta yurtdışında yapmış olduğunuz kazalarda karşı tarafın masrafını karşılıyor. Araba için 15 günlük 47.25 Euro ücreti (2018 yılı) var ve araba ruhsatınız ile herhangi bir sigorta acentasından çıkarttırabilirsiniz. 

Unutmayın bu sigorta kaza anında sadece karşı tarafın zararını karşılıyor sizin aracınızın değil. Kendi aracınızını zararını karşılaması için kaskonuza ek yurtdışı kasko zeyli yaptırmalısınız. Normalde yurtdışı gezileri masraflı olduğu için çoğu kişi ek masraflardan kaçınılabilmekte ama bence kaskonuzu yaptırdığınız şirketten bir fiyat almakta fayda var. Ben öncesinde fazlaca masraf olur diye pek düşünmediğim yurtdışı kaskonun 29 TL gibi komik bir ücret olması karşılığında hiç düşünmeden hemen yaptırdım. Ayrıca yurdışı seyahat sağlık sigortaları da bence ihmal edilmemesi gereken ayrıntılardan. Son olarak yurtdışına çıkmadan önce zorunlu olarak yurtdışı çıkış harcınızı yatırmanız lazım ki bunu Türk çıkış kapısında muhakkak istiyorlar. Sınır kapısında oyalanmamak için öncesinde herhangi bir bankadan yatırmanızı tavsiye ederim. Unutmayın bankalar çıkış harcını yatırırken pasaportunuzu da istiyorlar.

Sonuç olarak yurtdışına çıkmadan önce;

  • Araba bakımı (zorunlu:)
  • Uluslararası sigorta (yeşil kart) (zorunlu)
  • Araba kasko (isteğe bağlı)
  • Yurtdışı seyahat sigortası (isteğe bağlı)
  • Yeni tip çipli ehliyetler (yurtdışında geçerli)
  • Yurtdışı çıkış harcı (kişi başı 15 TL) (zorunlu)
yaptırılmalı. Bunların size maliyeti toplamda 400 TL'yi bile bulmuyor. (2018 yılı)

Ayrıca tüm yolculuğunuz arabanızda geçeceği için arabanızda bulunmasında faydası olacak; özellikle soğutucu (veya soğuk tutucu) dolap, su ısıtıcı, hazır çay-kahve, v.s. gibi şeyleri sizin hayal gücünüze bırakıyorum 😊 Biz yola çıkmadan önce yolda yemelik güzel bir market alışverişi yapmıştık mesela. Ayrıca yol boyunca iki yerde çadır kurduğumuz için arabanın arkası bayağı bir kamp malzemesi ile doluydu. Yol boyunca da hemen hepsini kullandık açıkçası. Düzenli kullandığınız ilaçlarınız veya ağrı kesici, ateş düşürücü, v.s ilaçlarınız varsa onları da almayı ihmal etmeyin. 

Ayrıca yurtdışına çıkmadan önce banka ve telefon meseleleri var. Öncelikle banka kartlarınız ve telefonunuzun yurtdışında kullanılabilir olduğundan emin olun. Bankalar yurtdışı para çekimlerinde bayağı can sıkıcı komisyonlar alıyorlar buna karşı küçük önlemler alınmalı. Ayrıca telefon kullanımı da yurtdışında masraflı, mümkün olduğunca kaçınmalı. Bunlarla ilgili de küçük tüyolar vereceğim.

Önce bankadan başlıyayım. Yurtdışında güvenilir yerlerde ödemenizi kredi kartı ile yapabilirsiniz. Komisyonlu olarak para çekip ödemektense kredi kartı ile ödemek daha az masraflı. Banka sadece kur farkına küçük ekler yaparak ödemeyi sizden tahsil ediyor. Nakit olarak para çektiğinizde hem kur farkından hem de komisyon ödeyerek çifte zarar ediyorsunuz. Ayrıca kredi kartı ödemeleri için bankanızdan gezi dönemi boyunca döviz ekstresi almayı isteyebilirsiniz. Bunun size şu faydası olacak; ödemeyi euro olarak yaptıysanız euro olarak, başka bir para biriminde yaptıysanız dolar olarak yapacaksınız. Ayrıca dönem içinde TL alışverişleriniz TL olarak kalmaya devam ediyor. Böylelikle kur dönüşümünden zarar etmekten kurtulacaksınız. Tabii ki ödemeyi yapmak için kenarda dolarınız veya euronuz olmalı. Ayrıntılı bilgi için bankanızın internet sitesinden yardım alın.

Bunlar kimi teknik bilgiler. Ben Balkan ülkeleri özelinde size tavsiyelerimi sunayım. İlk olarak euro kullanacağınız iki ülke var; Yunanistan ve Karadağ(Montenegro). Ben bu ülkeler için gezi başlamadan önce euro aldım ve ödemelerimi peşin olarak yaptım. Burada alternatif olarak kimi ödemeler kredi kartı ile yapılabilir. Diğer ülkeler kendi para birimlerini kullanmakta ve siz gezi boyunca yerel para birimlerine ihtiyaç duyuyorsunuz. Burada da Yapı Kredi bankasının Unicredit Bankaları ile anlaşması var. Unicredit bankalarının olduğu yerlerden KOMİSYONSUZ para çekebiliyorsunuz. Makedonya hariç diğer tüm ülkelerde bu fırsatı kullandım. Yapı Kredi diğer bankalardan çekim başına 3 USD komisyon alıyor ki en fazla ücreti alan bankalardan biri. Makedonya'da ise komisyonu az diye İngbank kartını kullandım. Gerçi o da tahminimden daha fazla komisyon çekti o kısım hala soru işaretidir benim için(!) 

Unicredit bankaları; Hırvatistan; Zagrebacka Bank, Bosna Hersek; Unicredit Bank, Bosna Hersek; Unicredit Bank Serbia, Bulgaristan; Unicredit Bulbank. 


Yapı Kredi bankasında hesabınız varsa bu imkanı değerlendirin. Diğer türlü banka ATM'sinden para çekmeniz gerekirse kur farkından etkilenmemek için Türkiye saatine göre mesai saatleri içinde para çekmeye özen gösterin. Komisyon artı bir de yüksek kur farkı kazığı yemeyin. Benim İngbank kazığını bunun eseri olabilir ;(

Çoğu turistik yer hem yerel para birimi hem de euro olarak ödemeleri alıyor ama ben gezi boyunca şunu farkettim; kimi yerlerde bu ücretler birbirine uyumlu iken kimi yerlerde euro olarak ödemek size daha pahalıya mal olabilir, klasik turist kazıklama metodu da diyebiliriz buna :)) Bunun için telefonunuzda bir para birimi dönüştürücü kullanıp ona göre ödemeye karar vermekte fayda var. 

Banka meselesinden sonra yurtdışında telefon kullanımı meselesi var. Türkiye ile haberleşmek için en güzel yöntem internet üzerinden tabii ki. Ayrıca kimi GSM firmaları hatırı sayılır bir ücret karşılığı Türkiye'deki paketlerinizin yurtdışında da kullanımını size sağlıyor. İsterseniz bu hizmetlerden de faydalanabilirsiniz. Bu konuda ise size tavsiyem internet erişimi konusunda çok endişelenmenize gerek yok. Genel olarak konaklayacağınız yerlerin hemen hepsinde internet hizmeti oluyor. Ayrıca turistik mekanların veya meydanların çoğunda bedava internet hizmeti sunuluyor. 

Yol boyunca kullanmanız gereken navigasyon için de iki alternatif bulunuyor;

1. Google maps üzerinden çevrimdışı haritalar hizmetini kullanmanız. Yani gideceğiniz yolları içeren haritaları telefonunuza indirmeniz. Yalnız uyarayım; bu sadece araba ile navigasyon hizmetini karşılıyor, yürüme yollarını göstermiyor. Ayrıca indirdiğiniz haritayı offline olarak inceleme şansınız olmuyor. 

2. Tüm dünyada yaygın olan maps.me uygulamasını telefonunuza indirip, gezeceğiniz ülke haritalarını telefonunuza indirmeniz. 

İki uygulama da yol boyunca ve şehir gezisi için offline olarak navigasyon ihtiyaçlarınızı karşılayacaktır. Başka bir programa ihtiyacınız olmayacak. Ama özellikle maps.me telefonunuzda muhakkak olsun.

Burada bir noktaya daha değinmiş olduk. Telefonunuzda bulunması gereken uygulamalar;

1. Google Maps (indirilmiş çevrimdışı haritalar ile)
2. Maps.me (indirilmiş çevrimdışı haritalar ile)
3. Döviz çevirici (linkteki programı kullanabilirsiniz, benim oldukça işime yaradı)
4. Google translate (dilleri çevrimdışı olarak indirebilirsiniz, çok işe yarıyor)

Gezi planına geçmeden önce kalacak yerlerinizi önceden ayrlamanızı tavsiye ederim. Bunun için booking.com sitesi fazlasıyla yeterli. Puanları yüksek ve ödemeleri peşin yapılan yerleri tercih ederseniz rahat edersiniz. Güvenilirlik konusunda ise sorun yok, sitede ne yazıyorsa aynısı karşımıza çıktı.

Gelelim gezi planına. Benim yazılarımı bilenler bilir. Genelde teknik anlamda kusursuz ve uygulanabilir planlar düzenlemeye çalışırım ve site de onunla ilgili bilgiler veririm. Burada da size bir gezi plan sunacağım ve uygulamayı size bırakacağım. Yani size gezdiğim yerlerin isimlerini ve tarihi ayrıntılarını değil, gezi boyunca yaşadığım tecrübelerimi aktaracağım. Gezilecek yerler konusunda ayrıca bir araştırma yapmanızı tavsiye ederim. Ben gezilecek yerler için genelde internet gezi sitelerini ve tripadvisor sitesini kullanırım, size de tavsiye ederim. Ayrıca belki de önceki gezinin etkisiyle oldukça yorucu bir gezi oldu bizim için, siz birazcık daha yoğunluğunu azaltabilirsiniz.

Geziye başlangıç noktamız İpsala sınır kapısı olacak, sınır kapısına gelmeden sağda birkaç benzinlik var. Öncelikle o benzinliklerden depoyu fulluyoruz. Çünkü biraz da mevcut para birimimizin değer kaybetmesi nedeniyle yurtdışında yakıt almak oldukça pahalıya mal oluyor. Eğer arabanız dolu depo ile 1000 km'ye yakın yol alıyorsa yakıt alacağınız yerler sırasıyla; Makedonya, Bosna Hersek ve tekrar Makedonya olacak. Çünkü yol boyunca en uygun yakıtı ilk Makedonya sonra Bosna Hersek'te satılıyor. Yazıklarım 2018 yazı itibariyle geçerlidir. Mazot fiyatları; Makedonya (62.5 Makedon Dinarı= 7 TL), Bosna Hersek (2.15 Konvertible Mark=7.68 TL) 

Fiyatları buradan inceleyebilirsiniz; https://tr.globalpetrolprices.com/diesel_prices/

Ayrıca bizde yeşil pasaport olduğu için vize olayını yazmayı unutmuşum. Çoğu balkan ülkesi(Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Bosna Hersek, Sırbistan) Türk vatandaşlarından vize istemezken Yunanistan ve Hırvatistan vize istemekte. Eğer bordo pasaport sahibiyseniz bu ülkeleri de geziye dahil etmek için Yunanistan üzerinden alınan çoklu girişli Schengen vizesi almanız gerekiyor. Bu vize ile Yunanistan ve Hırvatistan'ı da geziye dahil edebilirsiniz. Siz yine de vize almadan önce iyice bir araştırın da bi yanlışlık olmasın. Gri ve yeşil pasaport sahipleri ise Avrupa ülkelerine vizesiz turist olarak ziyarette bulunabiliyorlar. 

Genel olarak sınır kapılarına geldiğinizde ilk olarak bulunduğunuz ülkeden çıkış işlemleri, sonra daha ileride diğer ülkeye giriş işlemleri yapılıyor. Bu giriş ve çıkış kapıları bazen birkaç km aralıkla olabilirken, bazen de on metre aralıkla olabiliyor. Bunun için kuyruğu takip edin, her zaman yolu bulursunuz 😊 Her iki işlemde de pasaportlar, araba ruhsatı ve yeşil kartınız sizden isteniyor. Onun için bu evrakları arabada kolay ulaşılabilir bir yerde tutmanızda fayda olacaktır. Bizim yol boyunca giriş çıkış yaptığımız hiçbir kapıda bekletme veya arama gibi bir işleme maruz kalmadık. İşlemlerimiz birkaç kapıdaki uzun kuyruklar hariç hızlı halloldu. 

Beni yolculuk öncesi trafik biraz endişelendiriyordu ama pekte endişelenecek bir durum yok açıkçası. Şehirler arası ve şehir içi yollarda en çok dikkat etmeniz gereken hız sınırlandırmalarına dikkat etmeniz ve kurallara uymanız. Bunun için hem hız levhalarını hem de yerel araçların hızlarını takip etmek faydalı olacaktır. Ayrıca şehir içinde yerel araç davranışlarını incelemekte faydalı olacaktır. Mesela özellikle Makedonya'da yaya geçitlerinde yayaların geçiş önceliği var ki buna tüm arabalar uyuyor. Buna muhakkak dikkat edin. Diğer ülkelerde ise bu hassasiyeti pek göremedim. Yine de dikkatli kullanmakta fayda var. 

Şehirler arası yollar Yunanistan ve Sırbistan hariç genelde gidiş geliş iki şeritli yollar. İsteseniz de gereğinden fazla hızlı kullanamıyorsunuz zaten. Yunanistan ve Sırbistan'da ise bol miktarda parayı otoyollara ödeme olarak bırakacaksınız, hiçbir hizmet bedava değil 😉 Size tavsiyem diğer yollarda da hızlı gitmeyi bırakın, o muazzam manzaraların keyfini çıkararak yavaş yavaş yolunuzu alın. Arnavutluk yolları hariç diğer yollar çok keyifli; özellikle Makedonya, Karadağ, Hırvatistan ve Bosna Hersek yolları. Dağların arasından yeşille buluşarak süzüle süzüle gidiyorsunuz, keyfini çıkarın...

Bu kadar nottan sonra planın ayrıntılarına başlayalım. İpsala sınır kapısından geçtikten sonra ki (sakin bir kapıdır, fazlaca beklemezsiniz), ilk gideceğiniz yer Dedeağaç olacak. Şöyle bir deniz kenarına inin, etrafı dolanın. En bilinir yeri deniz fenerinin olduğu bölge. Bilindik bir Ege kasabasından farkı pek yok. Şehirde park yeri sorunu yok, uygun gördüğünüz bir yere parkedin. Ayrıca unutmayın;Yunanlılar öğleden sonra dinlenmeye çekiliyor, sokaklar turistler hariç bomboş oluyor, çoğu dükkan kapalı. Biz Yunanistan gezimizde öğleden sonra pek açık dükkan göremedik. Ne görmek istiyorsanız sabahtan çıkacaksınız. Burada biraz dolanıp yola devam edebilirsiniz. İnternet araştırmalarımda Makri ve Dikella kasabalaları hakkında  güzel yorumlar okumuştuk. Bu nedenle yolumuzu bu kasabalardan geçirerek devam ettik. Açıkçası iki kasaba da beni pek fazla etkilemedi. Bizim Ege'nin güzel kasabalarından pek bir farkı yok. Ama Ege kasabaları hakkında pek bir fikriniz yoksa vakit geçirin, muhakkak seveceksiniz. Ben aynı gün içinde İngiltere'den arkadaşım Abdullah ile buluşacağım için acele edip Gümülcine'ye doğru yola çıkıyorum. Normalde kısa sürecek olan Gümülcine gezimiz Abdullah ve sevimli eşinin rehberliyle uzunca sürüyor. Burada göçmen yaşantı ve kültürünün tüm ayrıntılarına vakıf oluyoruz. Ama sizin böyle bir rehberiniz yoksa Gümülcine'ye ayıracağınız vakit en fazla birkaç saat olacaktır. Bu arada biz burada arkadaşımın evinde konaklayacağız, siz bence burada oyalanmadan yola devam edip Kavala'ya geçin ya da Dikella veya Makri kasabasında kendinize güzel bir konaklama yeri ayarlayın. Tercihi size bırakıyorum. 

İlk gün için yukarıda yazdığım yerler size çok gibi görünebilir ama bence yolun bu kısmı biraz daha hızlı geçilebilir. Çünkü daha göreceğiniz çok yerler var. 

Aşağıda size iki günlük yol ve süre zamanlarını yazıyorum ki planlama konusunda çok önemli bir ayrıntıdır. 

İpsala - Dedeağaç; 45 dk -55 km 
Dedeağaç - Makri - Dikella - Gümülcine(Komotini); 46 dk – 58 km 
Gümülcine(Komotini) - Kavala; 1:06 – 95 km
Kavala – Selanik; 1:40 -153 km

Kavala gezeceğiniz bölge (old town)
İlk günün sonunda Kavala'ya geçtiğinizi düşünüyorum. Kavala Dedeağaç ve Gümülcine'ye göre daha hareketli ve turistik bir yer. Deniz kıyısında şirin bir yer. Burada gezilecek yerler biraz daha fazla; sportif ve rahat kıyafetler giymenizi tavsiye ediyorum. Gezeceğiniz solda resimde göreceğiniz eski şehir (old city) mevki olacak. Bolca yokuş çıkıp, ineceksiniz. Ayrıca deniz kıyısında kale yakınlarında çok güzel denize girilecek yerler var, keşfedin ve yüzmenin tadını çıkarın. Açıkçası ben yapamadım ama içimde kaldı. Burada ünlü Kavala kurabiyeleri yapılmakta, hem yemek hem de hediyelik olarak almak için güzel fırsat. 



Bizim plan da size yazdığım altenatif plandan farklı değildi; sabah Gümülcine'den erkenden yola çıkıp Kavala'ya geldik. Yarım günü buraya ayırdıktan sonra, Selaniğe doğru yola çıktık. 

Ayrıca araba ile yolculuk yapan herkesin önemseyeceği bir not; Kavala'da old town'da ücretli park yeri bulacağınız gibi, etrafta da uygun ücretsiz park yerleri bulabilirsiniz. Ben Balkan gezisi boyunca çoğu yerde ücretsiz park yeri aradım ve buldum. Ama size tavsiyem yasak olduğu açık olan yerlere kesinlikle park etmeyin, ya ceza yersiniz ya da arabanız çekilir. Ben genelde bir yerden yola çıkmadan önce navigasyonu gideceğim yerdeki muhtemel park edeceğim ücretli park yerine ayarlayıp öyle yola çıkıyorum. Park yerine ve merkeze yaklaştıkça yolları inceleyip uygun olduğunu düşündüğüm ücretsiz bir park yeri veya yol kenarı bulursam arabayı oraya park ediyorum. Siz de buna benzer bir plan uygulayabilirsiniz. Ama kesinlikle nereye giderseniz gidin, ücretli park yerlerinden de birkaç yerde navigasyonunuzda olsun. 

Kavala'dan çıktıktan sonra Selaniğe gittiğimizi yazmıştım. Biz ikindi vakti hemen otele yerleşip sahile doğru yola çıktık. Selanik için İzmir gibi derlerdi, öyle olduğunu söyleyebilirim. Biz Selaniği çok sevdik. Burada bayağı bir vakit geçirilebilir aslında. Gezilecek bolca yer var. Ama İzmir kordonuna benzer sahilde güneşin batışını izleyerek yürümek ayrı bir lezzet. Yazı tahminimce o kadar uzun olacak ki gezilecek yerleri yazmaktan kaçınacağım herhalde. Size tavsiyem; gezi öncesi kaba taslak bir plan çıkarın. Şehre varınca kaldığınız otelden veya bir turizm ofisinden şehir haritasını bulmaya çalışıp gezinizi ayrıtılandırın. Burada not düşeyim; maps.me uygulaması planlama yapmakta ve yol bulmakta çok faydalı oluyor. Ah bir de şu telefonların şarjı çabuk bitmese 😕 Power bankım, telefonun tasarruf ve uçak modu çoğu zaman benim kurtarıcım oldu, tavsiye ederim 😃

Selanikte ayrıca önemli ne var; tabii ki Atamızın doğduğu ev. Konsolosluk içinde yer alan bu müze evi ziyaret etmeden geçmek mümkün değil. Biz Selaniğe gittiğimizde saat 17:00'i geçtiği için o gün evi dışarıdan, ertesi gün ise sabahtan içeriden ziyaret ettik. Not düşeyim; ziyaret saatleri 10:00-17:00 arası ve ücretsiz. Genel olarak fotoğraflarla canlandırılan evde, atamıza ait pek eşya görememek bizi biraz üzdü ama evin havasını almak bile insanı heyecanlandırıyor. Evin etrafında hediyelik eşya satan yerlerden hatıralık eşyalar alabilirisiniz.

Selanikte gezeceğiniz yerler oldukça dağınık; bu nedenle bol miktarda yürünüyor. Ona göre giyinmekte fayda var. Son olarak Selanikle ilgili araç park yeri oldukça sıkıntılı, rastgele park etmeyin, ceza yeme riski yüksek. Ben otelime yakın, merkeze de uzak olmayan ücretsiz bir park yeri buldum ve gezi boyunca aracımı hiç hareket ettirmedim. Ücretli park yeri oldukça fazla ama günlük ücretler pahalıya mal oluyor (günlük 12 euro), saatlik ücretler ise daha da pahalıya mal oluyor. Ben aracımı park ettiğim yerin adresini vereyim; siz de her türlü riski ve sorumluluğu göz önüne alarak aracınızı oraya park edebilirsiniz. Benim araç iki gün boyunca Selanik'te Proxenon adlı sokakta durdu ve parkın yasak veya ücretli olduğuna dair bir işaret yoktu. (2018 yılı) Ayrıca bu sokağın kuzey doğu istikametinde ücretsiz bir park yeri de vardı ama hem boş yer yoktu hem de pek güvenli görünmüyordu. Burayı da rastgele yoldan geçerken buldum ve biraz da yasak olup olmadığını bilmeden tedirginlikle park ettim ama bir sorun yaşamadım. Şehir merkezine yakın bir yerde konaklama yapacaksanız bu stres ve sıkıntıyı ne yazık ki sizde hissedeceksiniz. 

Evet ikinci gün sabahtan Selaniğin gezilecek yerleri bitirdikten sonra üçüncü gün iki yer var gezilecek. Öncelikle Atatürk'ün askeri eğitimini aldığı Manastır(Bitola) şehri, sonrasında ise iki gün konaklayacağımız güzel Ohrid. 

Yol ve zaman süreleri aşağıda;

Selanik - Manastır; 2:35 -215 km
Manastır – Ohrid; 1:35 – 73 km

(Bir hafta aradan sonra merhaba. Tabi siz bilmiyorsunuz, ben Balkan Gezi Rehberi'ni yazmaya başladıktan sonra ani bir kararla bir hafta Akyaka Orman Kampında kamp yaptım. Döndükten sonra ancak oturabiliyorum bilgisayar başına. Bu arada sıkça kamp yaptığım bir yerdir Akyaka Orman Kampı. İşletmesi kötü ama doğası mükemmel bir yerdir, muhakkak planlarınız arasında olsun.)

Nerede kalmıştık. Sabah Selaniğin kalan yerlerini gezip ve Atatük'ün evini ziyaret ettikten sonra Manastır şehrine doğru yola çıktık. Burada küçük bir tavsiye; Selanik'te uzak mesafe gezilecek yerleri araba ile gidebilirsiniz; özellikle surların olduğu bölge şehrin tepesinde olduğu için yürüme ile zor ulaşılacak yerler, biraz şehir dışı olduğu için park sorunu da yok.

Manastır'a doğru giderken Yunanistan sınırından çıkıp Makedonya sınırına giriş yapıyorsunuz. Yukarıda belirttiğim gibi 2.5 saatlik bir yol var gidilecek. Manastır şehrine vardıktan sonra ilk olarak vaktin ilerlemiş olması nedeniyle müze kapanmadan Bitola müzesini ziyaret ettik. Atatürk'ün gençlik yıllarında askeri eğitimini aldığı bu bina şu an Bitola Müzesi olarak faaliyet gösteriyor. Müzenin büyük bir kısmı Makedonya tarihini anlatıyor, bir kısmı da Atatürk'ün anısına döşenmiş bir salondan oluşmakta. Burada ne yazık ki Atatürk'e dair çok fazla birşey bulamayacaksınız. Birkaç resim ve o döneme ait askeri kıyafetlerin sergilenmesinden oluşmakta. Ama en azından Atatürk'ün hatıratına Makedonya müzesinde böyle bir salonun olması bile insanı gururlandırıyor. Bu arada müzenin girişi ücretli. Ödemeyi nasıl yaptım hatırlamıyorum ama henüz elimde Makedon dinarı yoktu. Ya Euro ya da kredi kartı ile ödenebiliyor olmalı, çünkü ikisinden biri ile yapmış olmalıyım 😊


Müzeyi ziyaret ettikten sonra şehir merkezinde eski şehrin biraz dışında ücretsiz bir park yeri bulup arabayı park ettik. Manastır küçük bir şehir, gezilecek yer olarak; şehir merkezinde meydanda bir park, parka yakın bir turistik cadde(Shirok Sokağı) bir de eski pazardan ibaret. Birkaç saat gezmek için yeterli. Bu arada burada Makedon dinarı çekmeyi unutmayın. Artık euro yok, makedon dinarı var :) Biz parayı Shirok sokakta bulunan Halkbank ATM'sinden çektik. Evet yanlış duymadınız, Halkbank ATM'si. Yol boyunca gittiğimiz hemen her Balkan şehrinde Halkbankası şube, ATM ve pos cihazları ile karşılaştık. İnsana memleketteymişsin hissini uyandıran güzel bir duygu bu 😃


Manastır ziyareti bittikten sonra istikamet Ohrid. 1.5 saatlik bir yolumuz var. Artık Makedonyadasınız ve güzel yollar sizi bekler. Güzel derken yolun güzelliği değil, manzaranın güzelliği dikkatinizi çekeyim 😉


Ohrid gölün kıyısına konumlanmış turistik güzel bir şehir. Ben hem bu küçük turistik şehrin ününü önceden duyduğum, hem de gezime bir dinlence olsun diye Ohrid'e iki günümü ayırdım. İlk gün konaklaması Ohrid şehrinde güzel bir pansiyonda, ikinci gün gölün karşı kıyısında olan Struga şehrinde güzel bir kamp alanında geçti. İleride planladığım çadır kamplı gezilerime bir ön hazırlıkta yapıyorum bu arada 😊 Ohrid'e varıp hemen pansiyonumuza yerleştikten sonra önce göl kıyısına, sonra şehir merkezine giriş yaptık. Bu arada unutmayın burası gerçekten bir turistik şehir, gecesi de en az gündüzü kadar renkli. Muhakkak bu şehri hem gündüz hem gece gezin. Şehirde restoranlarda yiyebileceğiniz göle özel birkaç balık türü var. Biri Ohrid trout(alabalık), diğeri yine göle has belvica balığı. Biz ikisini de denedik. Normalde tatlı su balığı pek sevmem ama bu balıklar lezzetliydi. Ayrıca Makedonya'ya has shopska salatasını da burada denedik; çoban salatasının üzerine rendelenmiş peynir. Bizim İzmir Tire'ye has annemin yaptığı okma salatası Makedonların shopska'sına on basar bunu da bilin yani :) Denemek için yenebilir...


Ohrid hem tarihi hem de turistik yönüyle bolca vakit geçirilebilecek bir yer. Burada 3-4 gün bile rahatlıkla geçirilebilir. Eşimle ileride ayrıca gelmeye karar verdiğimiz yerlerden biri. Siz de planlarınızı buna göre düzenleyebilir, isterseniz gezinizin Ohrid kısmını biraz daha uzun tutabilirsiniz.


İlk gün Ohrid'e vardıktan sonra pansiyona yerleşip, şehri gezmeye çıktık. Kısa zaman içinde hava karardığı için ilk gün biraz gece gezmesi gibi oldu bizim. Sokaklar bildiğiniz gündüz gibi kalabalık, hatta gündüzden daha kalabalık bile diyebiliriz. Gecenin ilerleyen saatlerinden sonra pansiyonumuza döndük ve ertesi güne dinç uyanmak adına oyalanmadan yattık. Ertesi gün sabah Ohrid turistik yerlerini gezip oradan şehre yarım saat mesafedeki Sveti Naum Manatırını ziyarete gideceğiz.


Sabah kalktıktan sonra kahvaltımızı yapıp pansiyondan ayrıldıktan sonra ilk işimiz Ohrid göl kıyısında çok güzel bir yerde konumlanmış olan Aziz Yuhanna manastırını ziyaret etmek oldu. Bu arada Ohrid'te gezeceğiniz tüm manastırlar cüzi de olsa ücrete tabi. Tabii ki manastırın içine girmek için ücret ödüyorsunuz, dışarıdan bakmak ve fotoğraf çekmek ücretsiz 😊 Aslında Balkanlarda dini mekanların çoğunu ziyaret ücrete tabi, buna birçok yerde camiler de dahil. İleride yeri geldikçe buna değineceğim. Bu manastırın bulunduğu yer göle çok hakim bir konumda muazzam bir manzarası var. Muhakkak gezi planlarınızda olsun. Yol boyunca başka manastırlar da göreceksiniz zaten. Buraları ziyaret ettikten sonra Sveti Naum manastırına doğru yola çıktık.


Sveti Naum Ohrid'e yarım saat mesafede. Girişte aracınızı ücretli park yerine bırakıp manastıra doğru ilerliyorsunuz. Burada yüzlerce insanı göle girerken görebilirsiniz. Güzel bir plajı var. Ben burada suya girmediğim için göl hakkında yorum yapamayacağım. Plajı geçtikten sonra manastıra geliyorsunuz. Burada da muazzam bir manzara var. Ayrıca bu bölgeye has etrafta bol miktarda tavus kuşları göreceksiniz. Ayrıca burada gölün suyunun çıktığı kaynağa götüren düzenleyen sandal turları mevcut.


İnternette okuduğum tavsiyelere binaen bu sandal gezintisini yapmayı çok ama çok istiyordum ama yapamadım. Neden mi? Açıklayayım. Sandal turu ücreti 6 kişi için 200 TL civarı, kişi başı 33 TL yapıyor, oldukça uygun değil mi? Tekneye maksimum 6 kişi alıyorlar ama bunu bir bilet kesme şeklinde değil de sen gidip sorunca maksimum 6 kişi alıyoruz ücret 200 TL diyorlar. Ee biz iki kişiyiz, yine 200 TL. Tabii ki öyle olunca ücret fazla geliyor. İşin komik yanı biz iki kişi soruyoruz, ücret 200 TL binmiyoruz. Başka bir iki kişi geliyor soruyor, ücret 200 TL geri dönüyor. Böyle komik bir döngü... Orada beklerken kaç çiftin böyle geri döndüğünü gördüm. Hatta dört kişilik İngiliz bir aile tekneye biniyordu, onlara parayı paylaşıp birlikte binelim mi dedim, adam kabul etti, bu sefer tekneci kabul etmedi. Orada fırsat bulup binebilir miyim diye çok bekledim ama hiç fırsat olmadı. Gerçekten ilginç bir durum, orada bir Türk tekneci olsa ne yapar; 6 kişiyi sıraya sokar ama muhakkak o sandalı doldurur değil mi? :) Bu Makedonlar ya para kazanma işini bilmiyor, ya da para kazanma gibi dertleri pek yok. Anlayan varsa bana da açıklarsa çok sevineceğim. Neyse orada sandala binemeyince bizde fazla oyalanmadan oradan ayrıldık.


Sveti Naum'dan ayrılınca o gün kampta kalacağımız için doğrudan Struga'ya gittik. Struga Ohrid'e 15 km mesafede Ohrid kadar olmasa da turistik bir kasaba. Burada gayet güzel kamp alanları var. Burada ismini yazacağım kampların hepsi de çok güzel, güvenli rahatlıkla kalınabilecek yerler. Yol üzerinde ilk göreceğiniz Camping Sunrise(burada Türkçe bilen bir personel çalışıyor), sonra Camping Rino 2(büyük bir kamp alanı, gölgelik az), 100 metre ileride ise Camping Rino 1(alan küçük, gölgelik var, ayrıca bir restoran da var). Biz gölgelik tercihimiz olduğu için Camping Rino 1'de kaldık. Gelir gelmez size hoşgeldin kahvesi ikram ediyorlar. Burada yaptığımız kamptan bayağı memnun ayrıldık. Ayrıca hoş bir anı; burada çadırı kurduktan sonra öyle bir yağmura yakalandım ki o çadırın içindeki eşyaları ıslanmaktan korumak için gösterdiğim çaba görmeye değerdi 😂 Normalde çadırı kurup hemen Ohrid'e geri dönecektik ama yağmur, çadırı kurtarma çabaları ve nasıl olsa sırılsıklam ıslandım deyip gölde biraz yüzünce birkaç saatlik bir rötara dönüştü. Bu arada gölde yüzülebiliyor, kamp alanı da yüzmek için uygun. Gezerken göreceksiniz, Ohrid kıyılarında yüzmek için çok güzel yerler var. Bu nedenle nerede olursanız olun yüzmeye her an hazır olun.


Neyse o kadar maceradan sonra acıkınca kamp alanının biraz ilerisinde göl kıyısında güzel bir restoranda akşam yemeğimizi yeyip Ohrid'e geçtik. Geceyi yine şehir merkezinde geçirdikten sonra kamp alanına dönüp erkenden yattık. Çünkü ertesi günü oldukça uzun yolumuz var. Sabah çok erken kalkacağız.


Şimdi burada size önemli bir tavsiyede bulunacağım. Ertesi gün Arnavutluk üzerinden Montenegro yani Karadağ'a geçeceğiz. Oldukça uzun ve yorucu beş saat yol alacaksınız. Bir de beş saatin sonunda gezeceğiniz birkaç şehir turu var. Bu nedenle yola hem çok dinlenmiş hem de erken çıkınız.


Rotamız aşağıda paylaştığım güzergahlardan farklı olarak Struga >> Tiran >> Stevi Stefan >> Budva >> Kotor olacak. Çünkü aşağıdaki yerlerin bir günde görülmesi imkansız olduğu için ben kendimce önemsiz gördüğüm iki yeri eledim. Burada da size bazı tavsiyelerde bulunacağım. Eğer gezinizde denize girmek önemli ise muhakkak burada gezinize bir gün daha ekleyin.


Struga - Tiran; 2:15 -118 km

Tiran – Ülgün; 2:30 – 130 km
Ülgün – Bar –Stevi Stefan – Budva – Kotor;1:45 -90 km
Kotor – Trebinje (konaklama); 1:40 – 81 km

Biz sabah erkenden Struga'dan ayrıldıktan sonra Tiran'a doğru yola çıktık. İnternetten -görülecek pek bir yeri yok- şeklindeki yorumlara dayanarak Tiran'ı gezmeyi düşünmüyorum. Ama görmeden de geçmek olmaz diye navigasyonu Tiran'ın içinden geçecek şekilde ayarladım. Hem de 2.5 saat sonunda biraz mola vermiş olacağım. Gerçekten de internetten okuduğum yorumlarda olduğu gibi Tiran'da görülecek pek birşey yoktu, biz de ayaklarımızı toprağa basıp biraz dinlendikten kaldığımız yerden yola devam ettik. Bu arada Arnavutluk yolları gerçekten çok kötü. Yani hem yol hem de trafik bakımından. Yol boyunca trafik polisleri uygulama da yapıyor dikkatli gidilmeli. Arnavutluktan çıktıktan sonra ver elini Montenegro. Tam da Türkçesine uygun Karadağ dağlık bir bölge. Ama yollar muazzam. Ben özellikle manzara olarak Karadağ ve Bosna Hersek bölgesini çok beğendim. Karadağ'ın deniz kıyısısı çok ünlü turistik şehirleri barındırmakta. Bunlar sırası ile Ülgün, Bar, Budva ve Kotor şeklinde devam etmekte. Ülgün ve Bar'a gitmediğim için yorumda bulunmayacağım ama internet yorumlarından okuduğum kadarıyla Budva ve Kotor kadar ünlü değiller. Bu arada buralar turistik deniz kıyısı şehirler olduğu için trafik oldukça yoğun oluyor belirteyim. Yollar da dar olunca özellikle şehir giriş ve çıkışlarındaki trafik çok başınızı ağrıtacak ve size zaman kaybettirecek.


Sveti Stefan
Yol üzerinde Ülgün ve Bar'ı es geçtikten sonra ilk karşılaşacağınız yer Sveti Stefan. Burası çok eskiden bir balıkçı köyü iken Singapurlu ünlü bir turizm şirketinin restorasyonu ile muazzam bir otele dönüşmüş. İçeri girmek otel müşterileri hariç yasak, otel kenarındaki plajlarda (yüksek) ücreti mukabili yüzmek mümkün. Biz de çoğu turist gibi yol kıyısında durup muazzam manzarayı seyrederek ve fotoğraflayarak yolumuza devam ediyoruz ve hemen 10 km kadar ileride yer alan Budva'ya doğru yol alıyoruz. Bundan sonra gezeceğimiz her yer birbirine çok yakın mesafede. Budva da sahili ile ünlü bir kasaba. Özellikle denize girecekseniz tercih edeceğiniz yer burası, şehrin gezilecek old town'u da var ama bir Kotor kadar değil. Eğer denize girmeyecek ve gün içinde benim plana uygun olarak gezinizi sonlandıracaksanız Budva'da da pek oyalanmadan Kotor'a devam etmelisiniz. Çünkü Kotor daha uzun süre gezmeye değecek kadar güzel bir şehir. Biz de Budva'da biraz takıldıktan sonra Kotor'a doğru yola devam ettik. Kotor ise tarih kokan, old town'u saatlerce gezilebilecek büyüklük ve güzellikte bir şehir. Kotor eski şehir bölgesini gezmek için bayağı bir vakit ayırın, özellikle şehrin bu kısmını çok beğeneceğinize eminim. Ayrıca vaktiniz ve gücünüz yeterse Kotor kalesine de çıkmanızı tavsiye ederim ki buradan şehrin muazzam manzarasını göreceksiniz.

Ayrıca Kotor'da ilginç bir tesadüf olarak karşılaştığım Türk aileyi de size anlatmam lazım :) Biz Kotor'da eski şehri gezerken eşimle Türkçe konuşmamız bir ailenin dikkatini çekti ve bize selam verdi. Yaşları belki 80'in üzerinde çok tatlı emekli öğretmen karı koca ve onları oraya gezmeye getiren oğulları. Hoş beş selamdan sonra yaşlı çiftin de Aydın'da yaşadığını hatta bize çok yakın bir yerde oturduklarını öğrendik. Oğulları Bosna'da Türk askeri birliğinin komutanı imiş ve onu ziyarete gelen ailesini Karadağ bölgesine gezmeye getirmiş. Yaşı ne olursa olsun gezmeyi seven insan bir şekilde geziyor ve bahanenin ardına sığınmıyor. O çift benim idolüm oldu, Allah sağlık ve imkan verdikçe gezmeye devam yani :)


Biz Kotor'da bayağı bir vakit harcadıktan sonra konaklayacağımız yer olan Trebinje'ye doğru yola çıktık. Bu arada okunuşu Trebinye. Bosnaca'da "j" harfi "y" gibi okunuyor bunu da aklınızın bir köşesine not edin. Mesela Blagaj Tekkesi de Blagay Tekkesi olarak telaffuz edilmekte. 


Son olarak aklınıza şu gelebilir. Neden yol boyunca Karadağ bölgesinde gezmeme rağmen orada konaklamadım? Açıkçası tek sebep yüksek konaklama fiyatları oldu. Sahil şeridi boyunca yiyecek ücretleri, park yeri ücretleri, konaklama ücretler herşey çok ama çok pahalıydı. Karadağ bölgesi para birimi olarak euro kullanıyor. Hem ücretler yüksek hem de euro Türk lirası karşısında çok değerli. Özellikle euro kullanılan bölgelerde gezmek insanı maddi olarak ne yazık ki zorluyor. Ben de konaklamayı hem rotamın üzerinde olan hem de uygun fiyatlı konaklama imkanı sunan Trebinje'de yapmayı tercih ettim. Size de tavsiye ederim 😊  


Kotor'dan biraz geç ayrıldığımız için Trebinje'ye gece saat 23:00'te varabildik. Yol da ayrıca gece yolculuğu için oldukça zorlayıcıydı. Bu arada Karadağ'dan Bosna Hersek'e geçtiğimizi de unutmayın. Gece geç vakitten olsa gerek ilk defa bir sınır polisi bize dikkatlice baktı ve ne amaçla geldiğimizi sordu. Bu saate burada ne işiniz var der gibi 😏 


İlginç bir gündü. Bir gün içinde dört ülkede bulunmuştuk. Makedonya, Arnavutluk, Karadağ ve Bosna Hersek 😎 O kadar yorulmuştuk ki konaklayacağımız yere geldiğimiz gibi yattık.


Ertesi gün yine sabah kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra ilk işimiz şehir merkezine gelip para çekmek oldu. Artık Bosna Hersekteyiz ve Bosna Hersek para birimine ihtiyacımız var yani Konvertible Mark'a (KM). Bunun için Yapı Kredi bankasının anlaşmalı olduğu Unicredit Bank ile komisyonsuz olarak paramızı çektik ve Trebije'de meydandaki büyük çınar ağaçlarının altında kahve ve börek ile kahvaltımızı yaptık. Burası Trebinje'nin merkezi ve oldukça ünlü bir meydan. Devasa çınar ağaçlarının altında büyük bir açık çay bahçesi (kafetarya) var. Bu kafetarya o kadar dolu ki insanlar birinin kalkması için sıra bekliyor. Kafetaryanın hemen yanındaki börekçiden börek veya poğaça alıp kafetaryadan güzelce kahvaltınızı yapabilirsiniz. Eğer burada yer bulamazsanız etrafta başka kafeler de var. Bu arada meydanda bir turizm ofisi de var. Oradan şehir haritası alıp kendinize bire gezi planı çıkarabilirsiniz. Trebinje küçük tarihi bir şehir, şehir merkezini yaya olarak diğer yerleri araçla gezmek kolay. Buraya yarım gün ayırmak yeterli olabilir ama emin olun şehrin havasından dolayı daha fazla zaman geçirmek isteyebilirsiniz. 


Bu arada bugünün planınından size bahsetmeyi unuttum. Sabah yarım gün Trebinje'yi gezdikten sonra yola çıkacağız ve Hırvatistan sınırından geçip Dubrovnik old town turu, oradan akşam tekrar Bosna Hersek sınırında farklı bir kapıdan geçip Mostar'a doğru yol alacağız. Gece konaklamayı Mostar'a varmadan 10 km kadar önce Blagaj Tekkesine yakın mesafede River Autocamp Blagaj kamp alanında yapacağız. İki gün boyunca rotamız; Trebinje >> Dubrovnik >> Poçiteli Köyü >> Blagaj Tekkesi >> Mostar >> Saraybosna şeklinde olacak. 


Gelelim şimdi ayrıntılara... Trebinje'de sabah biraz vakit geçirdikten sonra çok merak ettiğimiz Dubvronik'e doğru yola çıktık. Burada ise gezimizin en sıkıntılı sınır geçişini yaşadık. Dubrovnik hem tarihi hem denizi ile ünlü bir şehir ve Bosna Hersek bölgesinden de oldukça fazla turist almakta. Öğle vakti sınır kapısına yaklaştığımızda oldukça sıkıcı uzunlukta bir kuyruk ile karşılaştık. Gezi boyunca bizi en fazla oyalayan sınır kapısı da burası oldu. Neredeyse 1.5 saatimizi sınır kapısından geçiş için harcadık. Bu da planımızı biraz aksattı tabi, akşam üzeri varmayı planladığım kamp alanına geç saate varabildim. Sınır kapısından geçtikten sonra ver elini Dubrovnik. Şehre varmadan önce kafamdaki en büyük soru işareti park yeri sorunu idi. Ücretli park yerlerinin saatinin 5-6 euro, günlük park ücretlerinin 80-100 euro olduğu bir yerde tabii ki ücretli park alanı kullanamazdım 😏 Eski şehirden uzak mesafelerde bayağı bir park yeri aradıktan sonra ücretsiz olduğunu düşündüğüm bir yere aracımı park ettim. Burası old town'a yaklaşık 1-1.5 km mesafede bir yer. Yürümeyi ve her tür olası riskleri göze alanlar için park yerinin konumunu paylaşacağım. Dubrovnik Park Yeri


Park yeri açıklama: Burada sağdan içeriye girdikten hemen sonra yolun sol kenarındaki ve içerideki park yerleri ücretsiz görünüyor. Biz hemen yolun solunda boş yer gördük park ettik. Burada dükkanlarda var, önlerine park etmemeye özen gösterin derim. Umarım aracıyla gidenler sıkıntısız bir şekilde aracınızı park edersiniz.

Biz aracımızı burada bıraktık ve herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Tabii ki bu yazdıklarım 2018 yılı için geçerli, ileriki yıllarda nasıl bir uygulama olur bilemem. Neyse gezimize geri dönelim. Dubrovnik old town oldukça popüler bir yer. Tarihi bir kale gibi, hatta şehre gelmeden önce yol üzerinde eski şehri sol tarafta göreceksiniz. Yolda şehri izleyebileceğiniz noktalar mevcut, şehre girmeden önce bu noktalarda durup şehre bir tepeden bakmanızı öneririm. Burayı biraz da ünlü kılan Game of Thrones dizisinin kimi bölümlerinin burada çekilmesi. Siz de eski şehre geldinizde tarihte bir yolculuk yapıyor hissine kapılabilirsiniz. Buraya da Kotor gibi fazlaca vakit ayırmanızı tavsiye ederim. Oldukça büyük, mistik havası olan güzel bir şehir. Ayrıca çokta kalabalık. Son olarak old town'un deniz kıyısı kısmında denize girilen bir bölüm olduğunu da gördüm ki şortum yanımda olsa girmeyi düşünebilirdim. Siz de bunu bir değerlendirin derim ;)


Yol güzergahları:


Trebinje - Dubrovnik; 42 dk  – 33 km

Dubrovnik - Poçiteli; 2:15 - 115 km
Poçitel - Blagaj; 25 dk - 23 km

Bu arada hatırlatmalıyım Hırvatistan'dasınız ve para birimi yine değişti; burada kuno geçerli 😊 Ben burada sadece yarım gün geçireceğim için yanıma su ve yiyeceklerimi aldım ve para harcamayı düşünmedim. Bu nedenle Hırvatistan'da ayrıca para çekmedim. Hediyelik eşya alacaksanız euro veya kredi kartı kullanabilirsiniz. Ama şehrin genelinde kuno geçerli, genel olarak Hırvatlar biraz milliyetçi bir topluluk gibi geldi bana. Hatta bazı yerlerde sadece kuna geçerlidir yazıyordu. Yanılıyorsam düzeltin, yarım gün içinde bir millet hakkında yargıya varmak istemem 😕


Dubrovnik'te yarım günümüzü geçirdikten sonra kalacağımız yer olan kamp alanına doğru yola çıktık. Yol üzerinde eski bir Osmanlı köyü olan Poçiteli'ye de uğrayacağız. Buraya da 2-2.5 saatlik yolumuz var. Dönüş yolunda sınır kapısında fazla oyalanmadan geçtikten sonra biraz geç saatte de olsa Poçitele vardık. Hava yavaştan kararmaya başlamıştı ve kısa bir süre köyü dolaştıktan sonra kamp alanına doğru yola devam ettik. 


Bu arada size kamp alanından muhakkak bahsetmeliyim. Blagaj Tekkesine yakın mesafede Buna nehrinin üzerinde bol miktarda kamp yeri bulunmakta. River Autocamp Blagaj'da bunlardan birisi ve google'da en yüksek puanlı kamp alanlarından biri idi. Navigasyonla bulmak her ne kadar zor olsa da (siz yoldaki işaretleri takip edin, çünkü maps.me kesinlikle yanlış yere götürüyor) geç saatte zar zor kamp alanını bulup çadırımızı kurduk. Kamp alanından bahsetmeye devam edeceğim ama önce geceyi bitireyim :) Çadırımızı kurduktan sonra çok acıkmıştık, akşam yemeğini yemek üzere 10 km. mesafedeki Mostar'a doğru yol aldık. Köprüye yakın bir yerde akşam yemeğimizi yedik ve küçük bir gece şehir turundan sonra kamp alanına geri döndük. 


Dediğim gibi kamp alanı nehir kıyısına konumlanmış, Türkiye'deki kamplara beş basacak bir kamp alanı. Her çadır için bir alan, yanında araba için boş bir alan, herkesin çadırının dibinde elektrik, su ve bulaşık yıkama imkanları. İyi çalışılmış ve planlanmış bir kamp alanı idi. Ayrıca en sevdiğim özelliği restoran-bar-oturma alanı ile çadırlar arasında mesafe olmasıydı. Bu çadır alanlarında hem erken yatanlar hem de geceyi geç saatlere kadar sohbet ederek geçirenler için çok iyi bir imkan. Tek eksiği ise tuvalet ve duş sayısını az olması. Bunu zaten google yorumlarında da görebilirsiniz. Ayrıca kamp alanında kano imkanı da var ve kamp alanında kalanlar tüm bu imkanlardan ücretsiz olarak kullanabiliyorlar. Biz de eşimle sabah erkenden kalkıp kahvaltımızı yaptıktan sonra ilk işimiz nehir üzerinde heyecanlı ve -sonu suya düşmeli- bir kano turu yapmak oldu. Su buzz gibiydi. Ben tabii ki burada da yüzdüm 😉



Kano yaptıktan ve çadırımızı topladıktan sonra kamp alanına yakın mesafede olan Blagaj Tekkesine doğru yol aldık. Sanırım kamp alanına 3-5 km mesefede idi. Burada dikkatimi çeken birşey yol boyunca tekkeye yaklaşınca sizi kendi park alanlarına çekmeye çalışan görevli gibi görünen insanlar var, onlara kulak asmayın yola devam edin. Tekkenin girişinde ücretsiz park alanları mevcut, yer varsa oraya park edin. Bosna Hersek'te böyle bir durum var, turistik yerlerin yakınlarında insanlar şahsi arsalarını park yerine çevirmiş ve burayı bir gelir kapısı gibi görüyorlar. 

Blagaj Tekkesi diğer adıyla Alperenler Tekkesi Osmanlı döneminden kalma bir tarihi yapı. Kamp alanımızdaki Buna nehrininde aynı zamanda doğduğu yer. Tekkenin olduğu bölüme giriş ücretli, etrafı bir sürü restoranla çevrili, oldukça güzel bir alan. Yemek yemek ve dinlenmek için oldukça güzel imkanlar sunuyor. Ayrıca burada çok güzel fotoğraflar da çekebilirsiniz. Blagaj Tekkesinde birkaç saat geçirdikten sonra Mostar'a doğru yola çıkıyoruz. Gece gezdiğimiz Mostar'ı bir de gündüz göreceğiz. 


Biliyorsunuz Mostar denince en çok bilinen yer Mostar köprüsü. Biz arabayı merkeze yakın bir noktada(ücretsiz) park ettikten sonra şehir merkezine doğru ilerledik. Biz sakin bir şehire geleceğimize dair bir hisse sahipken (nedense:) Mostar'daki kalabalıklar bizi biraz şaşırttı, çok fazla turist vardı. Köprünün üstü daima kalabalıktı. Mostar köprüsü civarında birçok restoran, kafe ve bar var. Güzel zaman geçirilebilecek bir yer, köprüyü geçtikten sonra birçok hediyelik eşya satan yerler mevcut. Hem köprünün çevresinde hem de köprünün altında güzel fotoğraflar yakalanabilecek çok nokta var. Bu arada Mostar'da dikkatimi en çok çeken şey ise merkezi yerlerdeki cami ziyaretlerinin ücretli olması idi. Namaz vakti ibadete açılan camileri diğer zamanlarda ziyaret etmek için ücret ödemeniz gerekiyor. Bazı camiler ayrıca ibadete kapalı idi. 


Ayrıca biliyorsunuz Mostar köprüsünde şov amaçlı göle atlayan kişiler var. Bunları zaman zaman köprü üzerinde görebilirsiniz. Bu işi gelir amaçlı yaptıkları için seyircilerden para topluyorlar.  Size tavsiyem cimrilik yapmayın verin, adamın işi bu sonuçta 😊 Yanımda olan tanımadığım bir Türk para vermemekte ısrar edip işi biraz da yüzsüzlüğe vurunca para toplayan adam "cimri Türk" diye bağırarak bayağı bir dalgasını geçti. Ben efendice paramı verdim tabii ki 😃 Durduk yere rezil olmaya gerek yok. 


Mostar'da gün içinde vakit geçirdikten sonra akşam Saraybosna'ya doğru yola çıktık. Mostar Saraybosna arası iki saat. Planımız o geceyi Saraybosna'da geçirip, ertesi gün şehri gezip, akşamında tekrar konaklamak üzere Sırbistan'ın başkenti Belgrad'a doğru yola çıkmak. Artık plan yavaş yavaş kaymaya başladı. Yani gezeceğimiz şehre artık bir önceki gece ulaşıyoruz. Gezinin bu kısmından sonraki kısmı hep yorucu geçecek, çünkü bir haftadır yollarda olmamızın haricinde Saraybosna'dan sonra şehirler arası mesafeler 5 saatin altına düşmeyecek. 


Bu arada Mostar Saraybosna arası yollar muazzam güzelikte. Bosna Hersek gerçekten bir doğa harikası. Aynı güzel yolla Saraybosna'dan Belgrad'a giderken de karşılaştık. Yine tekrar edeyim yolun güzelliğinden kastım manzaranın güzelliği, artık anlaşılmıştır herhalde :)


Gece Saraybosna'da güzelce dinlendikten sonra ertesi gün Saraybosna gezisine başladık. İlk olarak gittiğimiz yer şehrin biraz dışında olan Umut Tüneli. Savaş esnasında Sırplar şehri kuşatınca Saraybosna halkı gıda, ilaç, silah, vs. yardımına ulaşamıyor. Burada havaalanına yakın bir mesefede yer alan şu an mevcut müzenin olduğu yerdeki evin sahibinin izni ile ev ile havaalanı arasında bir yaşam tüneli kuruluyor. Bu müzede tünelin ve savaşın hikayesi anlatılıyor. Müzecilik açısından pek beğenmesem de o dönem yaşananları anlamak için ziyaret etmekte fayda var. Müzede o döneme ait eşyalar ve resimler paylaşılıyor, tünelin ise kısa bir kısmı ziyarete açık. Girişi ücretli bir müze ve araba park yeri olarak evin karşısında ücretli park yerini kullanabilirsiniz. 


Burayı ziyaret ettikten sonra Saraybosna merkeze gidebilirsiniz. Burada yerelden aldığım tavsiye ile ücretsiz bir park yeri buldum. Bosna savaşı şehitliğinin bulunduğu yerde Sirokaç sokakta yolun sol kısmına yani mezarlığın karşısında kalan yola (sağa çekerseniz ceza yersiniz) müsait bir yere aracınızı bırakabilirsiniz. Biz ilk sağ tarafta arabalar vardı arabamızı oraya park ettik, halktan birisi burada ceza yersiniz sola koyun dedin. Solda yer boşalınca arabayı oraya aldık. Geri dündüğümüzde sağa çeken arabalara polis ceza yazıyordu 😬


Burası hem şehitliği hem de şehir merkezini ziyaret etmek için uygun bir yer. Şehitlikte zamanın cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'in de anıt mezarı yer almakta. Şehirde beni en çok etkileyen yerlerden birisi bu şehitlik oldu. 


Bu noktada kusura bakmayın gezilecek yerleri tek tek yazamıyorum. Çünkü bu yazıya başlayalı neredeyse bir ay oldu ve yaz yaz bitmiyor 😫 Ama şunu söylemeliyim ki Saraybosna'da gezilecek tüm yerleri yürüyerek gezebilirsiniz, hepsi birbirine yakın mesafede. Bu arada şehir merkezinde Bosna'ya has olan böreği ve kahvesini içmeyi ihmal etmeyin. 


Biz Sarabosna'da akşama kadar gezdikten sonra Belgrad'a doğru yola çıktık. Saraybosna Belgrad arası 293 km yolda yaklaşık 5 saat sürüyor. Matematiğiniz kuvvetliyse ortalama hızımızın 60 km/sa olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz 😜 Yolculuğunuzu geceye bırakmayın, gündüz yola çıkıp manzaranın tadını çıkarın. Yolun Sırbistan sınırına kadar olan kısmı yavaş alınırken, Sırbistan'da Belgrad'a ineceğiniz otoyola geldiğinizde artık hızlı ilerleyebiliyorsunuz. Bu arada dikkatimi en çok çeken şeylerden birisi Sırbistan sınırına girdikten sonra küçük şehirlerden geçerken arabaların çok yavaş ilerlemesi oldu. Sırbistan plakalı araçlar şehirler arası yolda ortalama 50-60 km hızla neredeyse kağnı gibi gidiyordu. Bu bir alışkanlık mı yoksa polis radarları ceza mı yazıyor gerçekten anlayamadım. Tabii ki bu benim de yol boyunca hızımı düşürmeme sebep oldu. Neyse ki otobana geldikten sonra hızlandık. 


Bu arada yolda giderken aklınıza takılacak olan bir soruya da cevap vereyim. Sırbistandasınız, otobana ödeme yapacaksınız ama Sırbistan Dinarınız yok. Ne yapacaksınız? Benim yaptığım stresi yapmanıza gerek yok; yol boyunca gişeler hem yerel para birimi, hem euro hem de kredi kartı ile ödeme almakta. Size tavsiyem Sırbistan ve Makedonya boyunca gideceğiniz otoyollarda eğer yerel paranız varsa onunla, yoksa kredi kartı ile ödeme yapmanız. Çünkü euro ile ödeme yapmak yerel ile ödeme yapmaya göre daha pahalıya mal oluyor. Bu önemli sayılabilir bir ayrıntı, çünkü paranızın hatırı sayılır bir kısmını otoyollara bırakacaksınız 😩 Bu yol ayrıca gurbetçi vatandaşların yol güzergahı, yol üzerinde bol miktarda gurbetçi ve de Türk dinlenme tesisleri göreceksiniz, şaşırmayın yani. Biz de gurbet ellerde Türk dinlenme tesisi görünce dayanamadık ve yol üzerinde ilk karşılaştığımız dinlenme tesisi olan Bayburt Dinlenme Tesislerinde molamızı verdik 😊 


Yorucu bir yolculuktan sonra gece vakti şehrin biraz dışında olan otelimize vardık. Hemen yatıp sabah şehir merkezine gitmek üzere dinlenmeye çekildik. Size tavsiyem mümkünse araba ile gezilerinde şöförlüğünüzü paylaşacak biri ile yola çıkmanız. Benim eşim de araba kullanabilmesine rağmen yolların zorluğu sebebiyle arabayı hep ben kullandım. O da yorgunluktan pek kullanayım demedi açıkçası 😏 Bu da özellikle Saraybosna'dan sonra beni çok yordu. 


Gündüz kalkıp otelimize yakın çok güzel bir parkta kahvaltımızı yaptıktan sonra, şehir merkezine doğru yola çıktık. Bu arada Sırbistan'da aklınıza gelecek bir diğer hususta acaba ırkçı bir tavır ile karşılaşacak mıydık? Açıkçası benim de aklıma gelen böyle bir tehdit ile hiç karşılaşmadık. Ayrıca Belgrad merkezde daha önce karşılaşmadığımız kadar çok Türkçe konuşan insanla karşılaştık ki sanki bir Türk şehrinde gibiydik 😂


Gelelim Belgrad'a. Öncelikle park yerinden bahsedeyim. Normalde Belgrad'da gezilecek en önemli yer kale çevresi olduğu için o bölgede ücretli bir park yeri bulmuştum. Ama park yeri yolunu kaçırınca yanlışlıkla Sava nehinin karşı kıyısına geçtim oradan artık geri dönmedim. Sağda kocaman bir park vardı, parka arabayı bırakıp köprü üzerinden geriye döndüm. Mesafe yürünmeyecek bir yol değil, ama Belgrad'ta park ücretleri de fahiş değil. Tercih sizin. Her iki alternatifi de değerlendirebilirsiniz. 


Onun dışında Belgrad gezilecek yerler açısından beni pek fazla da etkilemedi. Belki diğer gezdiğim şehirlerin gölgesinde kalmıştır. Burada gezilecek yerler tarihi kale bölgesi ve Belgrad'ın İstiklal Caddesi denilebilecek Knez Mihailova Caddesi sayılabilir. Bunun dışında Belgrad'a dair söyleyecek pek birşey kalmadığını söyleyebilirim. 


Şehir turunu bitirdikten sonra yol üzerinde Niş'e uğrayıp oradan yarın gezecek olduğumuz Üsküp'e konaklamak üzere yola çıktık. 


Belgrad - Niş; 2:18 - 237 km

Niş - Üsküp; 2:45 - 214 km

Yukarıda yazdığım üzere yine yaklaşık beş saati aşan yolumuz var. Artık yorgunluk belirtileri zirve yapmaya başladı. Bu nedenle yol üzerinde gezmeyi düşündüğümüz Niş'i bir mola yeri olarak kullandık. Şehirde kısa bir gezinti ve mola ile Üsküp'e doğru yola çıktık. Bu yolla alakalı söyleyebileceğim en iyi şey sürekli otoyoldan gitmemiz, en kötü şey ise yollara bir sürü para bırakmak oldu 😏 


Ben yazmaktan yoruldum, biliyorum siz de okumaktan yoruldunuz 😊 Ama emin olun gezi esnasında çok daha fazla yorulacaksınız. Bu nedenle yapabilirseniz gezi (yani dinlenme) süresini uzatın ve araçta ikinci şöför olmasına gayret edin.


Gece yine geç saat Üsküp'e geldik. Orada bir de stüdyo dairesini kiraladığımız kişi yer konusunda anlaşmazlık yaşayıp geç gelince oldukça geç bir vakitte dairemize yerleştik. Yarın için planımız Üsküp şehir merkezini gezmek, oradan Matka kanyonuna gidip sonra dönüş yoluna geçmek. Bu arada birazdan gezi planlarımızda başta olan, sonradan vazgeçtiğimiz 8. ülke Bulgaristan'ı neden es geçtiğimiz sebepleri ile anlatacağım. 


Sabah kalkınca ilk işimiz Üsküp şehir merkezine araba ile inmek oldu. Burada kendimce çok güldüğüm bir anımı anlatayım. Balkan gezisi boyunca gezdiğimiz şehirlerde en uygun ücretli park yeri Üsküp'te bulunuyor. Ben sabah çıkarken şehir merkezinde ücretli bir park yerini navigasyonda işaretleyip yola çıktım. Bir yandan da park yerine gelirken acaba ücretsiz olacağını düşündüğüm yer bulursam bırakır mıyım diye düşünüyorum. Ama internette de Üsküp'te park yeri yasağından dolayı araç çekildiği okumuşum. Neyse yolda gelirken bir baktım çekicinin biri son model bir mercedesi üzerine almış gidiyor. Geçerken plakasına gözüm ilişti; 55 Samsun 😂 Açıkçası gezim, yol boyunca Türk plakalı bir araba görür müyüm düşüncesi ile hep çevreme bakınarak geçti. Ama gezi boyunca gördüğüm tek Türk plakalı araba bu çekicinin üzerinde gördüğüm araba oldu 😊 Ben de hemen gidip efendice ücretli park yerine arabamı park ettim. Burada park olayı Türkiye'deki kapalı park yerlerine benziyor. Girerken kart alıyorsunuz, çıkışta kaldığınız saat kadar ücreti gişeye ödeyip çıkış yapıyorsunuz. Ayrıca uyarayım park yerinde euro veya kredi kartı geçmiyor. Üzerinizde Makedon dinarı bulunmasına özen gösterin. 


Makedonya'da şehir merkezinde Taş Köprü civarı gezilecek yerler. Köprü karşısı Türklerin yaşadığı bölge denilebilir. Türk çarşısı, camiler, hanlar bu bölgede. Ayrıca Taş köprü civarında kafe ve restoranlar var. Fiyatlar oldukça cazip, yemek ve içmek için oldukça güzel mekanlar var. Üsküp ile ilgili en çok aklınızda kalacak şey devasa heykel ve anıtlar olacak. Onun da hikayesini farklı sitelerden öğreniverin bi zahmet 😊  


Gün boyunca Üsküp'ü gezdikten sonra ikindi vakti 20 km mesafedeki Matka kanyonuna doğru yola çıktık. Hedefimiz Matka kanyonunda tekne veya kano turu yapmak. Yarım saatte kanyona vardık, arabayı biraz erken park etmişiz, kanyona kadar bayağı bi yürüdük. Siz park eden arabaları görüp hemen durmayın, ileri gidebildiğiniz kadar gidin. Kanyona varınca ilk kano yerini bulamayınca alelacele bi tekneye bindik. Biraz daha ileride kano kiralama yerleri de varmış, tekneden onu da gördük. İster tekne turu ister kano turu yapın ikisi de güzel. Ama benim ilk tercihim kano olurdu onu da diyeyim 😃 Ayrıca burada yürüyüş rotaları da var, erken gelirseniz değerlendirebilirsiniz. Üzerimizde yeterince Makedon dinarı yoktu, tekne turuna ödemeyi euro ile ama tabii ki yine daha pahalı olarak yaptık, aklınızda bulunsun 😉


Tekne turundan döndüğümüzde saat biraz ilerlemişti, nehir kıyısında biraz vakit geçirdikten sonra dönüş yoluna yani İpsala sınır kapısına doğru yola çıktık. Artık yol boyunca durmadan gideceğiz. Tek amacımız bir an önce memleketimize geri dönmek.


Artık burada neden gezi planımızdan Bulgaristan'ı çıkardığıma anlatabilirim. Normalde ben gezi planı yaparken amacım Üsküp'ten Bulgaristan'a geçip Sofya'da konaklamak ve ertesi gün Sofya ve Filibe'yi gezip oradan Kapıkule sınır kapısı üzerinden Edirne'ye giriş yapmaktı. 


Niye vazgeçtim;


1. Üsküp gezisi akşam bitince Bulgaristan'da gece yolculuğu ile giriş yapmak istemedim. 

2. Üsküp'te bir gün daha kalıp, ertesi gün Bulgaristan'ı gezmeye gücüm kalmamıştı, biraz da yorgunluktan dolayı artık daha fazla geziyi uzatmak istemedim. 
3. Aracımın yurtdışı kaskosunda yer alan "Bulgaristan sınırı içindeki hırsızlıklar kapsam dışıdır." maddesinden de biraz tırstım açıkçası 😬
4. Son olarakta İngiltere'den aracıyla Türkiye'ye giriş yapan bir arkadaşımın "Bulgaristan'a hiç bulaşma, sınır kapılarında çok uzun kuyruklar var" demesi de vazgeçmemin tuzu biberi oldu. 

Ne dersiniz iyi karar vermiş miyim 😅


Evet bir gezi planımın daha sonuna geldim. Açıkçası bu planı yazarken çok yoruldum. İçimden geldiği gibi yazdım, sanırım bu planın en büyük eksiği gezilecek tarihi yerleri ayrıntılı anlatmamak oldu. Ama sizler bu konuda gerekli bilgiyi her yerden bulabilirsiniz. Ben sadece size yaşadıklarımı ve tecrübelerimi paylaşmak istedim, umarım sizin için faydalı olur. Geziyle alakalı katkılarınızı, varsa soru ve yorumlarınızı bekliyorum.


Son söz olarak; aklınızda böyle bir plan varsa hiç çekinmeyin binin aracınıza gidin. Benim bir daha ki gidişim motorla olacak inşallah 😉 


Sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder